24 Şubat 2015 Salı

Gökkuşağı


Emir henüz sekiz yaşındaydı. Onun hayal dünyası diğer yaşıtlarına göre biraz daha küçüktü. Yaşıtlarının aklında pek çok hayal varken, onun sadece bir hayali vardı. Gökkuşağına gitmek... Her yağmur yağdığında güneşin doğmasını bekliyordu. Böylelikle gökkuşağının o muhteşem görüntüsünü görebilecekti. Gökkuşağını gördüğü günlerden birinde babasına gökkuşağına gitmek ve onu yakından görmek istediğini söyledi. Fakat babası gökkuşağının ulaşılamayacak kadar uzakta olduğunu ve onun yakından görülmesinin mümkün olmadığını söyledi. Ama bu cevap Emir`i tatmin etmemiş, aksine gökkuşağını yakından görme isteği ve merakı daha da kuvvetlenmişti. Bunu takip eden günlerde, gökkuşağı her gök yüzünde göründüğünde Emir, babasına bu isteğini tekrarlıyordu. Ama her defasında babası bunu reddediyordu. Son söylediğinde babası ona kızmış, yaşıtları gibi oyunlar oynamasını söylemiş ve bir tokat atmıştı. Emir, yine gökkuşağının gök yüzünde göründüğü günlerden birinde onun yanına gitmeye karar verdi. Babası onu götürmüyorsa eğer, o tek başına, bisikletiyle gökkuşağına gidebileceğini düşünmüştü. Annesine arkadaşlarıyla oynamaya gittiğini söyledi ve bisikletine binerek . gökkuşağına gidebilmek umuduyla yola çıktı. Emir`in annesi o üç yaşındayken ölmüştü ve babası Emir`e tek başına bakamadığı için yeniden evlenmişti. Fakat evlendiği kadın babasıyla onun parası için evlenmişti. Babası evdeyken Emir`e iyi davranıyor, fakat o evde değilken kötü davranıyordu. Bisikletiyle ilerlerken caddeye geldiğinde frenleri tutmadı ve caddeden o sırada geçen arabalardan biri Emir`e çarptı. Çok sert çarpmamıştı ama yinede yaklaşık iki metre ileriye fırlatmıştı Emir`i çarpmanın etkisiyle. Emir`e çarpan arabanın şöförü hemen onu arabasına alıp hastaneye götürdü. Şöförün eşi de arabadaydı ve eşinin isteğiyle Emir`in ceplerinde her hangi bir telefon numarası olup olmadığına baktı. Babası Emir`e bir kartvizitini vermişti kötü bir durumda ona ulaşılması için. Kartviziti bulan kadın eşine verdi. Adam hemen numarayı arayıp durumu kısaca özetledi ve derhal hastaneye gelmesini söyledi. Babası hastaneye geldiğinde Emir yoğun bakımdaydı ve ölmek üzereydi. Sürekli babasını sayıklıyordu. Babası doktorların engelini aşıp oğlunun yanına girdi. Emir, babasına sadece tek bir cümle söyledikten sonra gözlerini kapadı ve nefes alışverişleri kesildi: “Sen beni gökkuşağına götürmeyince, ben gitmek istedim baba.” Odadan çıkan adam ağlayarak hastanenin koridorunda yere yığıldı. Gözlerini açtığında hastanenin odalarından birinde yatıyordu. Yataktan kalktı ve hastaneden çıkarak evine doğru yol aldı. Bir sonraki sabah bankaya giderek bütün parasını çekti, hisselerini sattı. Bütün parasını bir çantaya doldurdu ve yağmurun yağmasını beklemeye başladı. Eşi bu halini gördü, bütün hisselerini sattığını öğrendi ve eşyalarını toplayarak onu terketti. Yağmur başladıktan sonra güneş doğdu ve gökkuşağı gök yüzünde belirdi. Hemen çantayı alıp dışarıya çıktı. Gökkuşağına ulaşmak için koşmaya başladı. Fakat çok geçmeden gökkuşağı kayboldu. O günden sonra yürüyerek kilometrelerce yol katetti gökkuşağına ulaşabilmek için. Üstündeki kıyafetleri hiç çıkarmıyor, sadece yemek yemek ve su içmek için duruyordu. Bitkindi. Her gittiği yerede ona nereye gittiğini soruyorlardı ve o da ağlayarak hep aynı cevabı veriyordu: “Gökkuşağını oğluma getirmeye gidiyorum.” Yağmur yağdıktan sonra güneş doğdu ve gökkuşağı gök yüzünde görüldü. Bu kez hiç olmadığı kadar yakındı gökkuşağının başladığı yere. Koşmaya başladı. Gitmek istediği yere vardığı sırada bedeni bu yolculuğa daha fazla dayanamadı ve yere yığıldı. Ölürken ağzından son bir cümle çıktı: “Bekle oğlum, sana gökkuşağını getiriyorum.”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder